İstismar Dosyası 3: İstismarcı kim? ve İstismarın Engellenmesi

Bu yazı dizisi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Özel Eğitim Öğretmenliği Bölümünden arkadaşlarım Caner SAKMAK ve Yasemin NARİN'in yardımlarıyla hazırlanmıştır. Teşekkürlerle.  
(Çalışmaya dair kaynakça yazı dizisinin son sayfasında yer alacaktır.)
İstismarcı kim?

İstismarın kimden geleceği konusunda genel bir yanlış algı vardır. Aileler genellikle istismarcının yakın çevreden olacağını düşünmezler. Oysa fiziksel, duygusal istismar ve ihmal konularında istismarcının baba, anne veya anne-baba partneri olduğu görülür. Cinsel istismarda ise baba, anne, kardeş ve akraba toplam ağırlığının %29,5 olduğu görülür (Koç, F., vd., 2012). Van’da yapılmış olan bir vaka sunumunda ise 8 cinsel istismara uğramış çocuktan yalnızca birinin faili “tanıdık” olarak belirtilmiştir (Ceylan, A., vd., 2009).

İstismarın anlaşılması ve gerekli yasal süreçlerin başlatılması için göstergelerin iyi anlaşılması özel eğitim öğretmeni açısından önemli bir noktadır. Özel gereksinimi olan ve olmayan çocukların benzer istismar göstergeleri vardır. Fiziksel işaretlerle birlikte (berelenmeler, kırıklar, kafa yaralanmaları veya diğer izler) ikinci öncelikli işaret, istismarın gerçekleştiğine dair çocuktan gelen bildirimler ve çocuğun davranışlarında ve akademik becerilerinde oluşan değişmelerdir. (Budak, O., 2015)

İstismarın sebepleri incelendiği zaman çocuğa ait risk faktörleri de vardır. Prematüre doğmuş, tedavi sürecinde uzun süre hastanede kalmış çocukların daha fazla istismara maruz kaldıkları görülmektedir (Robin M., 1991). Bu gibi durumlarda, kritik dönemde anne emzirmesi yapılmadığı için anne-çocuk arasında duygusal bağlar -güven bağı- oluşmamakta, iki taraflı bağlanma gerçekleşememektedir. Annenin çocuğu reddetmesi, bakımını aksatması gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu sebeple özellikle fiziksel istismar vakalarında prematüre doğum ve anne-çocuk bağının oluşmaması risk faktörlerindendir.

Cinsel istismara uğramış bireylerin tedavisinde yoğun bireysel terapiye ek olarak, gerekli görülen bazı durumlarda grup ve aile terapisi uygulanmaktadır. Olayın henüz yaşandığı dönemde çocuğa destek kesinlikle gereklidir. Özellikle aile içi istismar vakalarında hekimle hasta arasındaki ilişki, çocuğun kurduğu ilk sağlıklı ilişki olabilir. Bu çocuklar kendilerini yalnız, terk edilmiş ve suçlu hissettiklerinden bu olgularda destekleyici yaklaşılmalıdır (Yates, 1997).

Cinsel istismar vakalarının en iyi tedavisi, bu tür durumların oluşmasını engellemektir. Cinsel istismarın oluşmasını engellemek için yapılması gereken en temel şey, yaşa uygun bir cinsel eğitim programı hazırlamaktır. Danimarka’da cinsel eğitim 1975 yılında okul öncesi düzeyden itibaren verilmeye başlanmıştır. Ülkemizde ilk kez Kozan ve arkadaşları 2006-2007 yıllarında “Zorlananlar (Engelliler) için Cinsel Sağlık / Üreme Sağlığı Projesi” ile zihinsel engelliler ve ailelerinin cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunda bilgilenmelerini sağlamışlardır. Ayrıca özel eğitim öğretmenleri öğrencilerine güvenli bölgeler, bu durumlarda nasıl hayır demesi gerektiği konularında cinsel eğitim vermelidirler. Bunun yanı sıra duygularını ifade edebilecekleri alternatif güvenli ortamlar yaratılması da istismarın tespiti veya engellenmesi konusunda önemli adımlardandır.

Cinsel istismarın engellenmesinde en kapsamlı atılımları yapabilecek olan adım ise ülkede iyi bir yasal örgütün kurulması, çocuk haklarının yasalar ve devlet mekanizmalarınca korunması, kanunların istismarcıların gerekli yasal yaptırımları alacak şekilde yapılandırılması, hakim-savcıların çocuk istismarı konusunda eğitilmesi ve görülen davalarda konuya hakim kişilerin (sosyal hizmetler uzmanı, öğretmen, hekim vs.) davalara müdahil olmasının sağlanmasıdır. Anayasamızın 41. maddesi “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” hükmüyle çerçeveyi çizmiştir Ceza Muhakemesi Yasası ve Türk Ceza Yasası ilgili maddeleriyle istismar konusunda hukuki boyutları çizer. Ancak uygulamalarda ne yazık ki çarpık ve mağduru korumaktan uzak politikaların olduğu görülmektedir. Cinsel istismar vakalarının kimi kamu personellerince bildirilmemesi (Hoşoğlu, 2009) , olguların değerlendirilmesi için hastanelerin çocuk koruma birimleri, sosyal hizmet uzmanları ve polis arasında kurulmuş olan düzenli işleyen bir sistemin olmayışı (Koç, F., vd., 2012) istismar vakalarının çözümlenememesinde göze çarpan sorunlardandır.

Cumhuriyet Üniversitesinde yapılmış olan bir çalışmada dört ayrı fiziksel istismar vakası sunulmuş, yasal süreçlerin işleyişi konusunda çarpıcı bilgiler verilmiştir. İkisi ölümle sonuçlanmış olan dört istismar vakasında, Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne rapor tanzim edilmemiş, evdeki diğer çocuklar olası istismar vakası olarak değerlendirilmemiş, mahkemeye sosyal hizmet uzmanları davet edilmemiştir. Vakalar sonucunda verilen cezalar da ilginç durumdadır; yaşanan dört vakanın ölümle sonuçlanan ikisinde, failler salıverilmiştir. Diğer iki davada ise failler 1 yıl, 6 ay ve 2 yıl, 2 ay gibi cezalar almışlardır.

Mustafa Özkara

Dokuz Eylül Üniversitesi, Okul Öncesi Öğretmenliği (2015) ve Özel Eğitim Öğretmenliği (2019) mezunudur. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Özel Eğitim alanında yüksek lisans eğitimini sürdürmekte ve Özel Eğitim Öğretmeni olarak çalışmaktadır.

2 thoughts on “İstismar Dosyası 3: İstismarcı kim? ve İstismarın Engellenmesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.