Okul Öncesi Oyun Kuramları KPSS
Yazı İçeriği
Okul öncesi dönem bütünüyle düşünüldüğü zaman çocuğu oyundan bağımsız düşünmek mümkün değildir. Çocukta oyunun işlevi, faydaları gibi konular oyun kuramları ile çeşitli eğitim bilimci, sosyolog ve psikologlar tarafından açıklanmaya çalışılmıştır.
Oyun kuramlarını klasik oyun kuramları ve modern oyun kuramları olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Klasik Oyun Kuramları
Klasik oyun kuramları göz önünde bulundurulduğu zaman daha çok oyunun neden oynandığı noktasına odaklanılmıştır. Bu kuramlar çocuğu oyuna yönelten özlere dikkat çekmişlerdir. Klasik enerji kuramlarının daha çok oyuna evrimci bir bakış açısıyla baktıkları ve bugünkü pedagojik yaklaşımlar – bakış açılarının daha geniş bir bakış açısına ihtiyaç duyduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
1. Fazla Enerji Tüketimi Teorisi (Helpert Spencer 1873 – Friedrich Schiller 1875)
Çocuğun oyun sırasında sahip olduğu fazla enerjiden arındığını, böylece ona zarar verebilecek eğilimlerini yok ettiğini öne süren kuramdır. Bu kurama göre bir bakıma çocuklar sahip oldukları enerjiyi boşaltma motivasyonu ile oyuna yönelir ve birçok açıdan oyun yolu ile rahatlarlar. Bu nokta ile Fazla Enerji Kuramının oyunu bir boşaltım aracı olarak görmesi ile Freudyen kökleri olduğu söylenebilir.
2. Dinlenme – Rekreasyon – Rahatlama Teorisi (Moritz Lazarus 1883)
Fazla Enerji Tüketimi kuramına benzer şekilde dinlenme teorisi de çocuk – oyun ilişkisine enerji perspektifinden bakmaktadır. Ancak dinlenme teorisi çocuğun günlük yaşam içerisindeki harcamış olduğu enerjinin onları yorduğunu ve çocukların oyun yolu ile dinlenme imkanı bulduklarını öne sürmektedir. Çocuğun oyun esnasındaki davranışları her ne kadar fiziksel bağlamda onu yorabilecek nitelikte olsa dahi çocuklar bu süreci büyük bir keyifle sürdürmektedirler. Bu durum dinlenme teorisinin temel dayanağını oluşturmaktadır.
4. Rekapitülasyon – Tekrarlama – Özünü Bulma Teorisi (Stanley Hall 1906)
Bu kuramda Stanley Hall çocukların ilkel yapılarla oyun becerilerini daha karmaşık örüntülerle işleyen davranışlara dönüştürerek ilkel davranışlardan kurtulma aracı olarak oyun oynadıklarını savunmuştur. Rekapitülasyon kuramına göre oyun kalıtım yoluyla edinilmiş olan ırka özgü uyumsuz – uygunsuz davranışların uzaklaştırılması amacıyla kullanılan bir aktivitedir. Bu bakış açısı ile oyun katarsise (arınma) yol açan bir etkinliktir.
5. Yaşama Hazırlık (Practice) – Öncül Deneme Teorisi – (Karl Groos 1898)
Çocukların oyun ve oyunda yer alan durumlar aracılığı ile yetişkin yaşamındaki fiziksel ya da sosyal durumlara hazırlık yaptığını savunan kuramdır. Oyun aktivitesi ile çocuk ona gelecekte lazım olacak olan bedensel, zihinsel ya da sosyal becerileri kazanır. Hayvanlarda yer alan kavga benzeri ya da sert oyunların hayvanın ileride hayatta kalabilmesi için önemli bir aktivite olmasından hareket etmektedir.
Yaşama hazırlık kuramı çocuğun yapıyor olduğu oyun aktivitesinin geniş süreç içerisinde kazandırdıklarına odaklanması sebebi ile günümüz oyun anlayışına yakın olduğu söylenebilir.
Modern Oyun Kuramları
Çocukların oyunlarını nasıl şekillendirdikleri ve oyunlarında nasıl içerikler kullandıkları modern oyun kuramları ile ortaya koyulmuştur. Klasik kuramların aksine modern kuramlar oyunun neden oynadıkları ile değil nasıl oynadıkları ile ilgilenmişlerdir. Modern oyun kuramlarını günümüz eğitim yaklaşımlarına şekil veren Freud, Erikson, Vygotsky, Bandura gibi kuramcılar tarafından temellendirilmiştir.
Modern eğitim kuramlarını Psikanalitik ve Bilişsel kuramlar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Kuramlar bu alt başlıklar altında incelenecektir.
1. Psikanalitik Kuramlar
1. a. Freud – Kişilik Kuramı
Bilindiği üzere Freud kişiliği 3 ayrı yaklaşımla irdelemiştir. Freud’un oyuna bakış açısını algılamak için Freud’un bilinci sınıflandırmasını (bilinç – bilinç öncesi – bilinç dışı), kişiliğin yapılarını (id – ego – süperego) ve psikoseksüel gelişim kuramını (oral – anal – fallik – latent- genital dönemler) algılamak önemlidir.
Sigmund Freud doğrudan bir oyun kuramı geliştirmemiş olmasına karşın, oyuna karşı modern alanyazın bakışında önemli bir yer tutar. Freud’un yaklaşımına göre oyun çocuk için baskılanmış düşüncelerin bilinç düzeyine çıkarıldığı (dolayısıyla bir katarsis yaşatan), çocuğun duygularını dışa vurabildiği özgür bir ortamdır. Özellikle çocuğun id baskısı altında olduğu dönemde oyunu kullanarak bir boşaltım sağlaması oldukça önemlidir.
Aynı zamanda Freud çocuğun oyun etkinlikleri aracılığıyla gelişiminin doğal bir süreci olan beceri kazanma ve çeşitli durumları deneyimlemesine de dikkat çekmiştir. Bu özellikleri ile oyun terapisi gibi uygulamalar Freud’un yaklaşımı çerçevesinde şekillenmekte, çocuğun sağlıklı bir oyun ortamında rahatlaması sağlanmaktadır.
1. b. Psikososyal Gelişim Kuramı (Erik Erikson)
Erikson bireyin yaşam boyu gelişimini çeşitli dönemlerde yaşıyor olduğu içsel çelişkiler ile açıklamıştır. Bireyi her dönemde bekleyen ve üstesinden gelmesi gereken çeşitli ikilemler beklemektedir. Okul öncesi dönemin kapsamı içerisine giren güvene karşı güvensizlik, özerkliğe karşı şüphe ve utanç, girişkenliğe karşı suçluluk dönemindeki durumlar çocuğun oyuna derin bir gereksinim duymasını sağlamaktadır.
Erikson’a göre çocuk bu çelişkilerle baş edebilmek için kaygılarını, isteklerini, yaşanan, veya yaşanacak olan durumları yansıtıp bunları bir mücadele aracı olarak kullanır. Böylece çocuğun sosyal ve biyolojik gereksinimleri karşılanarak çocuğun gelişim evresindeki çelişkiyi aşması sağlanır.
2. Bilişsel Kuramlar
2. a. İçten Uyarılma Kuramı (Berlyne)
Berlyne’e göre birey asla durağan bir kimliğe sahip değildir. Birey sürekli olarak aktif bir şekilde çevresindeki sosyal ortam ve nesnelerle etkileşmekte ve uyarılmaktadır. Bu durumun kaynağı olarak ise “heyecan arama” gösterilmektedir. Çocuk oyun süreçlerinde keşfetmek ve heyecanlanmak motivasyonlarına sahiptir. Dolayısıyla çevre ile sürekli etkileşimde olan birey kendisini sürükleyen bu merakı tatmin ve haz arayışındadır.
İçten uyarılma kuramının temelini fizyolojik ihtiyaçların karşılanması için fizyolojik pekiştireçlere ulaşılmasına gereksinim duyulmasına karşın oyunda bireyin içinden gelen bir motivasyonun varlığı oluşturmaktadır.
2. b. Sosyokültürel Gelişim Kuramı (Vygotsky)
Vygotsky’e göre oyun her zaman sosyal bir etkinliktir. Çocuk bireysel bir oyunun içerisindeyken dahi oyunun ifade ettiği anlam, ya da oyunun parçalarının sosyal yaşamdaki uzantıları sebebiyle bir şekilde insanla ilişkili olduğunu düşünmektedir. Bunun yanı sıra Vygotsky’e göre oyun işlevsel olarak çocuğun gerçekleştiremediği eylemlerini hayali olarak gerçekleştirebileceği, ya da çevresindeki gerçek kişi – durum ve olgular hakkında bilgi edinebileceği eğitsel bir ortamdır.
Aynı zamanda Vygotsky çocuğun bilişsel gelişimi için oyunun anahtar bir rolde olduğunu vurgulamıştır. Oyun sürecinde olan çocuk üst düzey düşünme becerilerini oyunun doğası içerisinde edinir ve bunları kullanır.
2. c. Sosyal Öğrenme Kuramı (Albert Bandura)
Albert Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramı’nın temelinde öğrenmede model alma, çevreden öğrenme, hedefe ulaştıran sosyal tecrübelerin tekrarlanması gibi ögeler yer almaktadır. Bandura’ya göre oyun çocuk için çevresi ile etkileşimde bulunmak ve dolayısıyla yeni öğrenmeler yaşamak için en iyi ve olağan yollarından biridir. Oyun süreci içerisinde çocukların davranış örüntüleri çevresindeki uyarıcı ve bireylerden etkilenir ve birey tarafından düzenlenir.
2. d. Yapı İnşa Kuramı – Yapılandırmacılık – Kontstraktivizm (Jean Piaget)
Piaget’in oyuna bakış açısını anlamak için öncelikle bireyin bilgi edinim süreci içerisinde nasıl bir yol izlediğini anlamak faydalıdır. (Özümleme ve Uyumsama kavramlarına bakınız.)
Piaget’e göre oyun çocuğun kendini geliştirme yollarından biridir ve zihinsel gelişim ile arasında doğrudan bir ilişki vardır. Oyunun doğal bir şekilde içerdiği merak, deneme, bilgileri düzenleme, yeni durum ve bilgileri dağarcığa ekleme, uyuma ulaşma gibi durumlar Piaget’e göre oyunu aynı zamanda bilişsel bir iş haline getirir.