2 Nisan Otizm Farkındalık Günü

Otizm farkındalık günü (2 Nisan), Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1 Kasım 2007’de yaptığı konseyde geçen ve 18 Aralık 2007’de kabul edilen, dünya çapında insanların otizm spektrum bozukluğu hakkında farkındalıklarını artırmayı amaçlayan bir organizasyondur. Otizm farkındalık günü her yıl otizmle ilgili farklı bir konuya odaklanmaktadır ve yılın bu gününde Birleşmiş Milletler tarafından bir konferans düzenlenmektedir. Ülkemizde de Dünya Otizm Farkındalık Gününde çeşitli otizm derneklerinin ve kamu kurumlarının katılımı ile “Otizme Mavi Işık Yak” sloganı kullanılarak kampanyalar düzenlenmekte ve otizm hakkında farkındalık yaratılmaktadır.

2017 ve 2018 yılında yapılmış olan konferanstaki tüm konuşmalara Birleşmiş Milletler Dünya Otizm Farkındalığı Günü web sayfası Events sayfasından İngilizce olarak erişilebilir.

2018 yılında yapılan konferanstan bir fotoğraf. Mavi renkler dikkatinizi çekiyor mu?

2019 yılında düzenlenecek olan konferansın odaklandığı konu Birleşmiş Milletler tarafından “Destekleyici Teknolojiler, Aktif Katılım” olarak belirlenmiştir. Bahse konu konferansta aşağıdaki konulara dair konuşmalar yer alacaktır;

  • İnternet ve dijital topluluklar: Oyun alanlarını düzenleme
  • Bağımsız yaşam: Akıllı ev teknolojileri ve fazlası
  • Eğitim ve istihdam: İletişim ve Yönetsel işlevler
  • Tele-sağlık: Sağlık hizmetlerine erişimin kapılarını açmak
  • Duyulma hakkı: Politik katılım ve savunma
Fotoğraf: UN

Otizm Nedir?

Otizm, bebeklik döneminde (3 yaşından önce) farkedilecek belirtileri bulunan, kendisini sosyal-iletişimler sorunlar, sınırlı-tekrar edenilgi ve davranışlar yoluyla gösteren ve çocuğun bütün gelişim alanlarıyla etkileşim halinde karmaşık nörogelişimsel bir bozukluk olarak ifade edilir. Ancak kabul edilmelidir ki, otizme yönelik yapılmış olan her tanım, özel gereksinimli bireyler ile karşılaşma imkanı bulamamış insanlar için biraz soyut kalmaya mahkumdur. Bu sebeple 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü’nü fırsat bilerek otizm tanımında yer alan kimi boyutları biraz açmaya çalışacağız.

Tanımda bahsettiğimiz üzere, otizm oldukça karmaşık görünen ve ağırlıkları ile bireye özgü bir görünümdedir. Bu sebeple Otizm Spektrum Bozukluğu (Autism Spectrum Disorder) olarak adlandırılır. Bunun yanı sıra yaygın gelişimsel bozukluk ifadesi de otizmi ifade etmektedir.

Otizm gibi tanılara ilişkin özellikler Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından yayınlanan DSM (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı) isimli başvuru kaynağında yer alır. Psikiyatristler ve psikologlar DSM’de yer alan bu ölçütlere göre çeşitli tanıları koyarlar. DSM-IV’te otizm, asperger sendromu, atipik otizm, çocukluk çağı dezintegratif bozukluğu ve rett sendromu otizm bozukluğu kapsamında değerlendirilmekteydi. Ancak 2013 yılında yayınlanmış olan ve dilimize de çevrilmiş olan DSM-V’te Otizm Açılımı Kapsamında Bozukluk olarak ele alınmıştır.

Sosyal-İletişimsel Sorunlar

Otizmli bireylerin yaşamlarını en çok etkileyen beceri alanlarından biri sosyal alandır. Otizme sahip bireyler akranları ya da ebeveynleri ile olağan sosyal etkileşimler gerçekleştiremeyebilir (çoğunlukla göz teması kuramama şeklinde), çeşitli sözel iletişim sorunları yaşayabilir, başkalarının duygularını ya da duygu içeren ifadelerini (sözel ya da sözel olmayan biçimlerde) anlamayabilirler. Bir toplam olarak bu becerilerin yokluğu bireyin sosyal ilişkiler kurmasının önündeki en büyük engel olarak görünmektedir.

Sınırlı İlgi ve Yinelenen Davranışlar

Otizmli bireyler sınırlı bir alanda kendilerine özgü bir ilgiye sahip olabilirler. Bir nesneye ya da durum-olay örgüsüne aşırı düzeyde bağlılık geliştirebilirler. O nesne ya da durumun yokluğu onlar için büyük bir stres kaynağı olabilir. Bunun yanı sıra, ve ilişkili olarak otizmli bireyler günlük rutinlerine sıkı bir şekilde bağlı olabilirler. Günün belli saatlerinde belli şeyleri yapmak ya da belli eylemleri belli sırayla yapmak konusunda ısrarcı olabilirler. (Okullarına hep aynı yoldan gitmek, eve her geldiklerinde aynı işi yapmak vs.) Bu rutinin bozulmasına karşı aşırı öfkeli ya da tepkili davranabilirler.

Otizmli bireylere ilişkin bir başka özellik de stereotipik (yineleyici-tekrarlayıcı) davranışlardır. Bu davranışlar genellikle parmak ucunda yürüme, ileri geri sallanma, elleri birbirine vurma gibi davranışlar olabilir. Otizmli bireyler bu yineleyici davranışları stresten uzaklaşmak için bir araç olarak kullanabilirler.

Otizmle ilgili farkındalık çalışmalarının bir kısmı sevgiye vurgu yapıyor. Ancak şu soruya cevap vermeliyiz; “Yalnızca sevgi yeterli mi?”

Bizlere neler düşüyor?

Bilgilenmek zorundayız.

Öncelikle bir okul öncesi öğretmeni olarak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, okul öncesi öğretmenliği programında almış olduğumuz Özel Eğitim dersi sınırlı bir zamana ve kapsama sahiptir. Bu sebeple eğitim fakültesi öğrencisini, dolayısıyla geleceğin öğretmenini özel gereksinimli bireyi anlayacak ve onun için eğitimsel düzenlemeler yapmaya hazırlayacak niteliğe sahip değildir. Bu sebeple okul öncesi öğretmenleri olarak, en temelde kendimizi özel eğitim alanında yetiştirmek bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Bu, otizm farkındalığı sağlamaktan daha çok, en temelde iyi bir öğretmen olmamızı sağlayacak bir etkendir aynı zamanda.

Otizmli çocukların okul öncesi eğitim hakkı

Bilindiği üzere, ülkemizde özel gereksinimli çocukların okul öncesi eğitime devamı zorunludur. Dolayısıyla otizmli çocuklar okul öncesi dönemde okul öncesi sınıflarında kaynaştırma öğrencisi olarak bulunabilirler. Bu, otizmli çocuğun en temel yasal hakkıdır ve hiçbir koşulda engellenemez. Sınıfta bulunan otizmli çocuk, okul öncesi öğretmenine BEP hazırlama, çocuk için sınıf ortamını düzenleme gibi sorumluluklar yükler.

Üstte bahsetmiş olduğumuz bilgi eksikliklerine paralel olarak birçok okul öncesi öğretmeni sınıfında özel gereksinimli bir çocuğun (özellikle problem davranışları bulunan otizmli bir çocuğun) bulunmasının sınıftaki eğitim faaliyetlerini engelleyeceği, düzeni bozacağı gibi algılara sahiptir. Bu durum kaynaştırma eğitiminin esaslarına ters bir şekilde çocuğun dışlanmasına ve ailenin zorlanmasına sebep olur. Eğer gerekli merciler ve kişiler (hastane, RAM, değerlendirme ve yerleştirme birimleri) çocuğun kaynaştırılmasına yönelik bir karar almışlarsa, hiçbir öğretmen, öğrenci ya da velinin bunu engellemeye hakkı veya yetkisi bulunmamaktadır.

Bilgilendiysen, bilgilendir.

Otizmli bireye ilişkin olumsuz tutum ve önyargıların onlara nasıl zarar verdiğine bir önceki maddede kısmen değindik. Ancak yalnızca öğretmenin, okul personelinin ya da iyi bir varsayımla okuldaki tüm ögelerin otizm hakkında bilgi ve farkındalığa sahip olması otizmli bireyin desteklenmesi açısından yeterli değil. Bu sebeple eğer otizm hakkında bilgilendiysek, bilgilerimizi sınıfımızın tüm üyelerine (öğrenciler-veliler) veya gerekli rehberlik birimleri ile işbirliği yaparak okul personeline aktarmak otizm farkındalığı oluşturmak için en önemli adımlardan biri.

Ayrıca bakınız:

  • Birleşmiş Milletler Dünya Otizm Farkındalık Günü Web Sayfası – https://www.un.org/en/events/autismday/index.shtml
  • Özel Eğitim – Prof. Dr. A. Gönül Akçamete – Kök Yayıncılık
  • Özkaya (2013), Yaygın Gelişimsel Bozukluklardan Otizm Spektrum Bozukluğuna Geçiş: DSM-5’te Karşımıza Çıkacak Değişiklikler, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2013;5(2):127-139

Mustafa Özkara

Dokuz Eylül Üniversitesi, Okul Öncesi Öğretmenliği (2015) ve Özel Eğitim Öğretmenliği (2019) mezunudur. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Özel Eğitim alanında yüksek lisans eğitimini sürdürmekte ve Özel Eğitim Öğretmeni olarak çalışmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.