Bu bütçe ile okul öncesi eğitimde başarı mümkün mü?

Okul öncesi eğitimde okullaşma oranının artırılması ve okul öncesi eğitimde niteliğin artırılması uzun zamandır Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde. Okul öncesi eğitimde okullaşma konusunda kısmi gelişmeler yaşanıyor olsa da tüm bu farkındalığa rağmen okul öncesi eğitimin niteliğinin artırılamıyor olması ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor.

Kurumlar bazında okul öncesi öğrencilerinin dağılımı. (Kaynak: egitim360

2016-2017 eğitim-öğretim yılı itibariyle okul öncesi eğitim alan 1.315.854 öğrencinin 718.261’i (%54,6) devlet okullarında yer alan anasınıflarında, 336.245’i (%26,6) devlet anaokullarında öğretim görüyor. Özel okul öncesi kurumlarında öğretim gören öğrencilerin dağılımı ise %15.8 (2010-2011 eğitim-öğretim yılında bu kurumlardaki öğrenci oranı %9,1)

Grafikteki verileri göz önünde bulundurduğumuz zaman özel anaokulları ve özel okullarda bulunan anasınıflarında öğretim gören öğrenci oranlarının her geçen yıl arttığını görüyoruz. Bu durumun şüphesiz ki resmi okullarda verilen okul öncesi eğitimin niteliği ile ilişkisi var.

OECD ülkelerinde okul öncesi eğitim ve bakıma ayrılan bütçe oranları.

Okul öncesi eğitimin niteliği ile okul öncesi eğitime ayrılan bütçe arasında doğrudan bir ilişki var. Türkiye’de okul öncesi eğitime ayrılan bütçe göz önünde bulundurulduğu zaman OECD ülkelerinin son sıralarında yer aldığını görüyoruz.

Eğitim-Sen’in yayınlamış olduğu 2017-2018 eğitim-öğretim yılının sonunda eğitimin durumu başlıklı raporda yer alan veriye göre Türkiye’de okul öncesi eğitimde öğrenci başına devletin yapmış olduğu harcama 1.673 TL’dir. Buna karşın İmam Hatip Liselerinde öğrenci başına yapılan harcama 12.707 TL’yi bulmaktadır.

Sonuç

Okul öncesi eğitim öğrencinin ileri akademik yaşamını ciddi düzeyde etkileyen, düzenlenmiş ortamlarda nitelikli bir eğitim verildiği koşulda ülke ekonomisine katkılar sağlayan bir süreçtir. Bu sebeple okul öncesi eğitimin niteliğinin artırılması bir an önce gündeme alınması gereken ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur. Ancak ne yazık ki okul öncesi eğitime ayrılan kaynaklar bu başarıyı ortaya koyacak düzeyde değildir.

Gerek toplumsal olarak gerekse kamu perspektifinden, okul öncesi eğitim yüzeysel bir bağlamda çocuğa bakım hizmetinin verildiği bir süreç olarak bakılmaktadır. Bu bakış açısı öncelikle okul öncesi eğitimin niteliğinin yükseltilmesinin önündeki en büyük engel olmakla birlikte, okul öncesi eğitime katılım, okul öncesi eğitime ayrılan bütçe gibi alt alanları etkilemektedir. Okul öncesi eğitimin toplumsal, ekonomik, eğitimsel faydalarını görmek istiyorsak okul öncesi eğitime ayrılan bütçenin artırılması, dolayısıyla okul öncesi eğitimin niteliğinin artırılması konusunda ciddi bir atım atılması Milli Eğitim Bakanlığının önünde tarihsel bir zorunluluk olarak durmaktadır.

 

Mustafa Özkara

Dokuz Eylül Üniversitesi, Okul Öncesi Öğretmenliği (2015) ve Özel Eğitim Öğretmenliği (2019) mezunudur. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Özel Eğitim alanında yüksek lisans eğitimini sürdürmekte ve Özel Eğitim Öğretmeni olarak çalışmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.