Çocuk Eğitiminde Neleri Yanlış Yapıyoruz?
Çocuk eğitimiyle ilgili bilgi almak isteyen ebeveynler uygun buldukları kaynaklardan kendileri ve çocukları için en uygun verileri toplamayı amaçlarlar. Bir çocuk nasıl daha iyi yetişir? Onlar daha iyi bir geleceğe nasıl hazırlanırlar? Bir çocuğun sahip olması gerekenler maddi-manevi neler olmalı? Bunların her biri ebeveyn için altın değerinde sorular. “Çocuk nasıl eğitilir bunu da bilmez mi anne-baba?” denmemeli. Bilinenler eksik, yanlış olabilir veya tamamıyla doğru olmayabilir.
Çocuğun İhtiyaçları
Bir çocuk; yemeye, içmeye, giyinmeye elbette ihtiyaç duyar. Ancak donanımlı bir birey için bunlar yeterli değildir. Onun bu hayatla arasında gerçekleşecek mücadelesi için çok daha fazlasına ihtiyacı vardır. Onun maneviyata, sezgiye, düşlere de ihtiyacı vardır. Ve onun ruhunu eğitecek olan asıl şeyler bunlardır. Bunlara verilmeyen çekidüzen, belirsiz bir karaktere sebebiyet verebilir. Çocuğun yediği şeylere gösterilen özen, onun okuduğu kitaba, ağzından çıkan sözcüklere de gösterilmeli. İşte gerçek bir eğitimin yolu buradan geçer.
Çocuk Çocukluğunu Yaşamalı ve Yaşayarak Öğrenmeli
Çocuk düşmeli. Çocuk ağlamalı. Çocuk yaralanmalı. Çocuk yaşamalı. Çünkü ancak böyle gerçek bir birey olur. Ve ancak bu şekilde yolunu bulur. Onu hayata hazırlamanın en iyi yolu budur. Ve en iyi öğrenme yöntemlerinden biri de yaşayarak öğrenmedir. Oyunu da buna dahil edebiliriz. O, zevk almalı. Yaptığı şeyden haz duymalı ki onun için o vakit “öğrenme vakti” olarak değerlendirilmesin.
Ağlamak mı istiyor? Ağlamalı. Bir örnek vermek istiyorum. Bir çocuk annesinden ona bir şey almasını istiyor ancak o şeyi çocuğu için doğru bulmuyor. Ve almıyor. Ardından ağlamaya başlıyor. Ve anne, çocuğuna kıyamayıp istediği şeyi yapıyor. Sonra ne mi oluyor? Ona yaptıramadığı her şeyi elde etmek için ağlamaya başlıyor. Bunun psikolojideki ismi klasik koşullanmadır. Ağlayarak istediği şeye ulaşan çocuk için ağlama eylemi her sorunu çözmek için kullanmak isteyeceği bir yöntem olacaktır.
Bundan böyle onun gözyaşları artık onun annesine karşı kullandığı bir koz haline gelmiştir. İşte bu sebepten ötürü çocuk ağlamalı. Her zaman her şeyi elde edemeyeceğini öğrenmeli. Bu hayatta tek başına olmadığını, bazen tek bir şeyi başkalarıyla kullanmak zorunda olduğunu bilmeli. Çocuğu ‘’insan’’ yapacak şeyler bunlar. Hayatı bu şekilde öğrenecek. Ve çocuğa bunlar öğüt verircesine anlatılmamalı. Yaşaması sağlanmalı. Acı çekmesi sağlanmalı. Onun olay karşısındaki hisleri, düşüncelerini oluşturacak; düşünceleri ise bir dahakine yapması gerekenleri… Böylelikle öğrenecek.
Bahsettiğim bu noktaların çocuğun çok kısıtlanması gerektiği gibi bir algı yaratmasını istemem doğrusu. Kaybetmek, istediğini kolayca elde edememek, başarısızlığa uğramak da çocuğun yaşamına çok şey katacak deneyimlerdir.
Kısıtlanan çocuk etrafı çitlerle örtülü bir eve benzetilebilir. Herkesin paylaştığı gökyüzünün altında. Güneş onu da ısıtıyor. Ancak bazı şeylerden mahrum. Bu sadece faydalı şeyler olarak düşünülmemeli. Ayrıca her zararlı şeyin çocuktan uzakta olması gerektiği de düşünülmemeli. Farkındalık, acıyla gelir bu unutulmamalı. Ve her bir çocuğun, avuç içinde tutulan oyun hamuruna benzediği unutulmamalı. Her şey, onu şekillendirme isteğine bağlıdır. Ve unutulmamalıdır ki, çocuktaki sevilmeyen huy da ebeveynin eseridir, sevilen huyu da..