Özel Öğrenme Güçlüğü: Disleksi
Özel öğrenme güçlüğü okuma-yazma ve aritmetik beceriler alanlarında öğrenme problemlerini tanımlayan genel bir terimdir. Özel öğrenme güçlüğü bireylerin öğrenmede ve belirli becerileri kullanmada zorluklar yaşamasına neden olmaktadır.
Öğrenme güçlüklerinden en yaygın olanı ve bireyin akademik yaşamında en büyük sorun yaratanı disleksi olarak bilinen okuma güçlüğüdür. Disleksi özel öğrenme güçlüklerinin %80’lik gibi bir kısmını oluşturmaktadır. Özel öğrenme güçlüğü olan bireylerde konuşma, dil, matematik, okuma, yazma, akıl yürütme (muhakeme), dinleme gibi becerilerde gelişimsel bozukluk bulunmaktadır.
Bu noktada bozukluğun yoğunlaşmış olduğu alana bağlı olarak çocuk disleksi (okuma bozukluğuyla giden), diskalkuli (matematiksel bozukluklar ile giden) ya da disgrafi (yazılı anlatım bozukluğu ile giden) tanısı alabilmektedir. Özel öğrenme güçlüğü olan bireyler bu alanların sadece birinde zorluk yaşayabileceği gibi birden çok alanda da zorluk yaşayabilmektedir. Bireyin zorluk yaşadığı alanlarda başarılı olabilmesi için özel olarak planlanmış eğitim programına ihtiyacı vardır.
Her ne kadar özel öğrenme güçlüğü ya da disleksi tek bir tanı olsa da her birey bozukluktan birbirinden farklı düzeylerde etkilenir. Her özel öğrenme güçlüğü olan bireyin yaşadığı zorluk ve zorluk derecesi birbirinden farklı olmaktadır. Aynı zamanda bir özel öğrenme güçlüğü olan bireyin gösterdiği davranışlar ile başka bir özel öğrenme güçlüğü olan bireyin gösterdiği davranışlar aynı alanda zorluk yaşasalar bile aynı olmayabilir. Bu durumun temel nedeni ise her bireyin öğrenme hızının ve kapasitesinin birbirinden farklı olmasıdır.
Özel Öğrenme Güçlüğü Teriminin Tarihsel Gelişimi
Özel öğrenme güçlüğü terimi 1950’lerin sonunda ABD’de William Cruickshank tarafından yapılan araştırma ve çalışmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Özel öğrenme güçlüğü terimi resmi olarak ise 1968 yılında Samuel Kirk tarafından onaylanmıştır. Birçok Avrupa ülkesinde 1970’li yıllarda kullanılmaya başlayan özel öğrenme güçlüğü terimi, ülkemizde 2000’li yıllara doğru kullanılmaya başlanmıştır. Bunun nedeni ülkemizde özel eğitim hizmetlerine 2000’li yıllarda önem verilmesidir.
Ülkemizde özel öğrenme güçlüğünün resmi tanımı 2006 yılında MEB tarafından Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde yapılmıştır. Yapılan tanımda özel öğrenme güçlüğü olan bireyler şu şekilde tanımlanmaktadır:
“Dili yazılı ya da sözlü anlamak ve kullanabilmek için gerekli olan bilgi alma süreçlerinin birinde ya da birkaçında ortaya çıkan ve dinleme, konuşma, okuma, yazma, heceleme, dikkat yoğunlaştırma ya da matematiksel işlemleri yapma güçlüğü nedeni ile özel eğitim hizmetlerine ihtiyacı olan birey” olarak tanımlanmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği
Özel Öğrenme Güçlüğünün Nedenleri
Çocuklarına özel öğrenme güçlüğü tanısı konmuş ebeveynlerin aklına gelen ilk soru bu güçlüğün neden olduğudur. Özel öğrenme güçlüğünün neden olduğunu saptama konusunda kesin bilgiler ve yöntemler bulunmamaktadır. Özel öğrenme güçlüğü birçok alanda meydana gelebildiği için tahmin etmek oldukça güçtür. Zihinsel, genetik ya da farklı sebeplerden meydana geldiği düşünülmektedir.
Özel öğrenme güçlüğüne yönelik yapılan araştırmalar doğrultusunda genetik bozuklukların özel öğrenme güçlüğüne neden olabileceği düşünülmektedir. Genetik bozuklukların beyinin çeşitli fonksiyonlarını etkisiz hale getirerek özel öğrenme güçlüğüne yol açtığı söylenmektedir. Yapılan araştırmalar doğrultusunda ikiz doğan çocukların birinde okuma güçlüğü varsa %70 ihtimal ile kardeşinde de okuma güçlüğü meydana gelmektedir. Yapılan bu araştırma özel öğrenme güçlüğü ile genetik nedenlerin bağlantısını gözler önüne sermektedir.
Özel öğrenme güçlüğünün bir diğer nedeni ise anne karnında yani hamilelik sürecinde yaşanan anormalliklerdir. Bebek fetüs evresindeyken annenin kullandığı yanlış ilaçlar ya da sigara, alkol, uyuşturucu gibi zararlı maddeler bebeğin anne karnındaki gelişimi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu dönemde oluşan problemler ileriki dönemlerde özel öğrenme güçlüğüne neden olabilmektedir.
Yapılan araştırmaların ve incelemelerin doğrultusunda çevresel etmenlerin de özel öğrenme güçlüğüne neden olduğu tespit edilmiştir. Çevrede bulunan zehirli atıklar, gazlar ve kimyasal maddeler bireylerin beyin gelişimlerine etki etmektedir. Beyindeki işlem bölgelerine zarar veren bu çevresel etmenler bireylerde farklı alanlarda öğrenme güçlüklerine neden olabilmektedir.
Disleksiye eşlik eden okuma problemleri
Okuma, bilgi alışverişinde ve anlama süreçlerinde en önemli yollardan biridir. Akademik yaşantımızda bile öğrendiğimiz birçok bilgiyi okuma yolu ile öğrenmekteyiz. Hayatımızı her sürecinde etkili bir şekilde bulunan okuma, oldukça karmaşık ve birden fazla beceriyi kullandırmayı gereken bir süreçtir. Dolayısı ile okuma becerisi kazanılmadan önce alt okumanın alt becerilerinin kazanılması gerekmektedir. Disleksiye sahip olan bireyler büyük oranda okuma ile ilgili süreçlerde sorunlar yaşarlar.
Okuma problemleri ilkokul döneminde, özellikle ilköğretimin birinci ve ikinci sınıfında oldukça sık rastlanan sorunlardır. Hemen hemen her çocukta görülen okuma problemlerinin en kısa sürede ortadan kaldırılması gerekmektedir. Ancak disleksiye sahip olmayan bireylerde bu sorun süreç içerisinde kaybolmaya eğilimlidir.
Disleksiye sahip olan bireylerde ise müdahale gecikirse okuma probleminin düzeyi ilerleyebilmekte ve akademik yaşantıyı olumsuz etkileyebilmektedir. Akademik yaşantıda yaşanan sorunların yanı sıra bireylerde okula yönelik tutumların olumsuzlaşması, başarısız olunacağuna yönelik öğrenilmiş çaresizlik gibi durumlar sebebiyle yoğun kaygı ve umutsuzluk hisleri de yaşanmaktadır. Bu durumların yaşanmaması için okuma problemi ile karşılaşıldığı durumlarda uzman desteği alınarak bir eğitim programı belirlenmelidir.
Disleksik bireylerde yaşanan bazı okuma problemleri şunlardır:
- Kısa zaman önce okuduğu basit bir soruyu cevaplayamama (3 dakika önce okuduğu bir kitabın arkasındaki basit düzeyde bir soruyu hatırlayamama)
- Metindeki olay sırasını hatırlamada zorluk çekme
- Okuduğu kitapta ya da metindeki ana fikri, esas konuyu hatırlamada zorluk çekme
- Kelime tanıma hataları
Erken çocuklukta görülen okuma problemlerinde en sık rastlanan durum kelime tanıma hatalarıdır. Kelime tanıma hataları şu şekilde sıralanabilir:
- Kelimeleri atlama
- Kelimeleri ekleme
- Aynı anlamlı kelimeleri birbirinin yerine koyma
- Kelimeyi farklı bir kelimeye benzetip yanlış okuma
- Kelimelerin yerlerini değiştirme
- Bilmediği kelimelerde duraksama yapma ve akıcılığı bozma
- Takılarak ya da yavaş yavaş okuma
- Heceleyerek okuma