Zeka nedir?: Çeşitli tanımların değerlendirilmesi

Zeka kavramı neredeyse binlerce yıldır insanlık tarihinde var olan ve çeşitli toplumlarca çeşitli biçimlerde tanımlanan bir olgudur. Zeka tarihsel bağlamda düşünüldüğü zaman, 20. yüzyıl başları dünyada yaşanan gelişmeler açısından daha farklı bir noktada düşünülebilir. Dünyada yaşanan gelişmeler toplumlar arasındaki etkileşimleri artırmış, toplumun ve toplumların değişen ihtiyaçları özelinde zekanın tanımı ve ölçülmesi değişiklik göstermiştir.

Günümüz alanyazınında dahi zeka üzerinde uzlaşılmış, tek bir tanımı olan bir olgu değildir. Zeka tanımında yaşanan bu değişkenlik en temelde zeka ile ilgili tüm boyutları etkileyen bir durumdur. Bu sebeple zeka üzerine geniş ve kapsamlı bir kavramın oluşması yapılacak bilgilendirici çalışmaların ve zekayı ölçme araçlarının verimliliğini artıracaktır. Ancak unutulmamalıdır ki zeka tek bir tanımla ortaya koyulamayacak ölçüde geniş ve kapsamlı bir kavramdır.

Zeka genel bir tanımla, organizmanın bilişsel kapasitesini kullanabilme, kavramlar arası bağlantılar kurabilme, düşünceleri organize edebilme ve diğer organize edilmiş düşünceler ile ilişkilendirebilme, problem çözebilme ve bu düşünsel problem yapılarını yaşama transfer edebilme gibi becerileri içeren bilişsel, duygusal, görsel, psikomotor yetenekler olarak ifade edilebilir. Bu tanım da diğer tüm zeka tanımları gibi eksik yönleri içerisinde barındırmaktadır. Bu raporda bilim insanlarının zekaya bakış açılarının özetlenmesi için alanyazınındaki zeka tanımları değerlendirilecektir.

Zeka ile ilgili çalışmaların temelinde önemli bir yeri olan ve psikolojik zeka testleri konusunda önemli bir isim olan Alfred Binet’e göre zeka, çevreye uyum sağlamada işlevi olan tüm bilişsel süreçleri kapsayan bir kavramdır. (The Columbia Encyclopedia, 6. edisyon, 2001) Bu ifade oldukça geniş oluşu ile çerçeve bir nitelik taşımakta ve birey-çevrenin adaptasyonuna odaklanması ile bilişselci bir profildedir.

Zeka ile ilgili bugün geçerliliğini korumayan yaklaşımlar vardır. Bunların en temelinde sabit zeka görüşü olarak adlandırılan görüştür. Bu kuramların temelini oluşturan görüşleri Stanley Hall’un öğrencisi olan Arnold Gessell’in görüşleri oluşturmaktadır. Bu görüşe göre zeka “önceden belirlenme” ilkesi ile hareket etmektedir ve büyük ölçüde genetik temellere dayanmaktadır. (Clark B, 2015) Ancak bugün bilmekteyiz ki zeka özellikle erken çocukluk dönemindeki çevresel niteliklere bağlı olarak artabilmekte ya da azalabilmektedir.

İsviçreli psikolog Jean Piaget’in zekaya bakış açısı da Binet’in geniş kavramı ile benzerlik taşımaktadır. Ona göre zeka bireyin çevre ile etkileşimleri sonucu ortaya çıkan çevreye uyum sürecidir. (Karabey ve Yürümezoğlu, 2015) Piaget’in zekaya bakış açısındaki çevreye uyum noktası Binet’in tanımı ile benzerlik taşımakla birlikte önemli bir noktaya değinmiştir. Piaget bu tanımı ile zekanın çevre tarafından da biçimlendirildiğine vurgu yapmıştır. Bunun yanı sıra Gardner, Çoklu Zeka Kuramının temellerini anlattığı, ilk baskısı 1983 yılında yapılan Zihin Çerçeveleri (Frames of Mind: Theory of Multiple Intelligences) isimli kitabında zekanın hiçbir zaman bir duyum sistemine bağlı olmayacağını ve zekanın doğası itibariyle birden fazla duyum sistemi ile ilişkili olduğunu vurgulamıştır.

Amerikalı psikoloji profesörü ve Pentagonal Zeka Kuramının teorisyeni Sternberg’e göre zeka deneyimlerden öğrenebilme kapasitesi, öğrenmeyi geliştirebilmek için üstbilişsel becerileri kullanabilme, ve farklı sosyal ve kültürel bağlamlara uyum sağlamada gereksinim duyulan çevresel etkenlere adapte olabilme becerisidir. (Sternberg, 2003) Köşe yazarı Akurgal’ın ortaya koymuş olduğu tanım da Sternberg’in tanımı ile benzerlik taşımaktadır. Akurgal, zekayı zihnin öğrenme, öğrenilenlerden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği olarak tanımlamıştır. (Akurgal A., 2018)

İtalyan klinik psikiyatrist Cornoldi zekayı tanımlarken iki boyut kullanmıştır. Bunlardan ilki sorunun mental tasvirinden yola çıkarak problemli bir durumu etkili bir şekilde çözme kapasitesi; ikincisi ise bilişsel (öğrenmeye ilişkin) işlevlerin hepsidir, ki bunlar algı, dikkat, dil, hafıza, mantıklı düşünme ve benzeri şeylerdir. (Cornoldi, 2006)

Zekaya ilişkin kapsamlı tanımlardan biri de 52 araştırmacının imzasını içeren ve 1994 yılında Wall Street Journal’de yayınlanmış olan bildiride yer almaktadır. Bu bildiride zeka, “-diğer niteliklerin yanı sıra – usavurma, planlama, sorun çözme, soyut düzeyde düşünme, karmaşık fikirleri kavrama, çabuk öğrenme ve deneyimlerden öğrenmeyi içeren çok genel bir zihinsel yetenekliliktir. Zeka, yalnızca kitaptan öğrenme, dar bir akademik beceri ya da test çözme teknikleri değildir. Bunun yerine zeka; çevremizi algılama, kavrama, bir anlam çıkarma ya da ne yapılması gerektiğini bulup çıkarma açısından geniş ve daha derin bir yeteneklilik” olarak tanımlanmıştır. (Gottfredson L. S, 1997) Bu ifade çok yönlü ve zekanın birçok boyutuna işaret eden bir tanım olmasıyla oldukça önemlidir. Aynı zamanda bu tanım değişen dünyada üst düzey akademik becerilerin “zeka” olarak algılanıyor oluşunu da eleştirmiş, kendi ifadesiyle zekanın ne olmadığının altını özenle çizmiştir.

Zekanın üstte yer alan tanımları göz önünde bulundurulduğu zaman akademik başarılar, problem çözme belirli potansiyeller önplana çıkmaktadır. Bu noktada popüler bir psikoloji doktoru Daniel Goleman’ın zekaya yaklaşımları ilginç bir nitelik taşımaktadır. Goleman’a göre zeka iki potansiyel ögeden meydana gelmektedir: rasyonel ve duygusal yapılar. Bu yapılar birbiriyle sürekli bir etkileşim halindedir. (Gündüz B, 2013) Zekanın tanımında duygulara yer vermek açısından Gardner ve Goleman’ın yaklaşımları benzerlik taşımaktadır.

Zeka üzerine tanımlar ve görüşler sonsuz bir düzlemde ilerlemekte, zamana, kültürel etmenlere, toplumların gereksinimlerine göre değişmektedir. Ancak şu bilinmelidir ki zeka üzerine ne söylenirse söylensin bu söylem bir yönüyle eksik kalacak bir söylem olacaktır.

Tüm bu zeka tanımları göz önünde bulundurulduğu zaman, üstbilişsel beceriler, problem çözme, kavramlar arası hızlı bağlantılar kurabilme, çevreye uyum sağlama gibi ögeler önplana çıkmaktadır. Günümüzde de zeka, büyük ölçüde bilişsel bir eylemlilik olarak algılanmaktadır. Ancak 21. yüzyıl insanının yalnızca bilişsel beceriler ile başarılı ve mutlu olamayacağı aşikardır. Bu sebeple zekanın düşündüğümüzden daha fazla boyutu olduğunu gösteren çalışmalar, zekanın diğer boyutlarının da toplumlar, psikologlar ve eğitimciler tarafından anlaşılmasını sağlamakta, bilişsel beceriler yönünden toplumun beklentilerini karşılamayan, ancak diğer yönleriyle toplumu değiştirebilecek, ya da toplumun gereksinimlerini karşılayabilecek bireylerin potansiyellerini ortaya koymalarına yardımcı olmaktadır.

KAYNAKLAR:
  1. Akurgal A. (2018) Herkese Bilim ve Teknoloji Gazetesi, 5 Ekim 2018
  2. Clark B. (2015) Üstün Zekalı Olarak Büyümek, Nobel Yayıncılık, 8. Basımdan Çeviri
  3. Cornoldi, C. (2006). The contribution of cognitive psychology to the study of human intelligence. [Electronic version]. European Journal of Cognitive Psychology, 18 (1), 1-17 (Aktaran: Temiz N. (2010), An Action Research On Program Development Process For Determining Multiple Intelligences Profiles Of 1st, 2nd And 3 Rd Graders)
  4. Gardner (1983), Zihin Çerçeveleri, Alfa Basım Yayın, 2017, 3. basım
  5. Gündüz B. (2013) Emotional intelligence, cognitive flexibility and psychological symptoms in pre-service teachers, Educational Research and Reviews (vol.8 1046-1056)
  6. Gottfredson (1997) Mainstream science on intelligence: an editorial with 52 signatories, history and bibliography. Intelligence, 24. 13-23 (Aktaran: Ian J. Deary, Zeka, Dost Kültür Kitaplığı, 2015, Ankara)
  7. Karabey ve Yürümezoğlu, (2015), Yaratıcılık Ve Üstün Yetenekliliğin Zeka Kuramları Açısından Değerlendirilmesi, Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 40, 86-106
  8. Sternberg, R. J.(2003) Cognitive psychology (3rd ed). Belmont: Thomson Wadsworth. (Aktaran: Temiz N. (2010), An Action Research On Program Development Process For Determining Multiple Intelligences Profiles Of 1st, 2nd And 3 Rd Graders)
  9. The Columbia Encyclopedia, 6. edisyon, 2001 (Aktaran: Alvarado Matias ve ark. Current challenges and trends in intelligent computing and knowledge management in industry, Knowledge and Informatinon Systems (2007) 12(2):117–127)

Mustafa Özkara

Dokuz Eylül Üniversitesi, Okul Öncesi Öğretmenliği (2015) ve Özel Eğitim Öğretmenliği (2019) mezunudur. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Özel Eğitim alanında yüksek lisans eğitimini sürdürmekte ve Özel Eğitim Öğretmeni olarak çalışmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.