Çocuk Merkezli Okul Öncesi Yaklaşımları
Yazı İçeriği
Okul ve okulların nasıl olması gerektiği konuları yüzyıllardır eğitim biliminin tartıştığı bir konu. Ancak 20.yüzyılda temelleri atılan ve günümüze dek gelen, günümüzde çağdaş eğitim politikalarının temel eksenini oluşturan çocuk merkezli eğitim yaklaşımları bugün eğitim biliminin üzerine daha fazla eğildiği bir konu.
Çocukların ilgi ve gereksinimlerinin önplana alındığı, zengin yaşantılar sunmayı hedefleyen, öğrencinin bireyselliğini kabul eden, sınıfta öğretmenin rolünü yeniden biçimlendirerek her bireyin sürekli bir öğrenme içerisinde olduğu yaklaşımlara çocuk merkezli yaklaşımlar diyoruz.
Bu yazıda çocuk merkezli okul öncesi yaklaşımları olan Regio Emilia, Montessori, Waldorf ve High Scope yaklaşımlarına değineceğiz. (Yazı yapısı itibariyle birçok noktayı es geçecektir, bu sebeple konuya ilgi duyan arkaşların ileri okuma kısmındaki dokümanları okumasını öneririm.)
Bilgi Çağı ve Yeni Bir Okul Gereksinimi
20. yüzyılın son çeyreği bilgiye erişmek ve bilgiyi kullanmak açısından diğer çağlardan farklı şekilde gelişen ve buna paralel olarak toplumların bireylerden beklentilerinin de değiştiği bir yüzyıl oldu. Geçmişte insanlığa güç sağlayan silah, iş gücü veya toprağın yerini, 20. yüzyılın başlarında teknoloji ve teknolojiyi iyi kullanan bireyler aldı. Ancak 21. yüzyılda toplumunu şekillendirecek bireylerde olan temel özellikler bilgiye sahip olma, bilgiyi değerlendirme, iletişim gibi beceriler oldu. Bu beceriler eğitim yazınında 21. yüzyıl becerileri olarak yerini aldı bile.
21. yüzyıl becerileri
Bilgi çağında başarıya ulaşabilmek için öğrencilerin sahip olması gereken beceriler yazında 21. yüzyıl becerileri olarak tanımlanıyor. Bu beceriler 3 ana grup altında incelenmektedir; (kaynak)
Öğrenme Becerileri
- Eleştirel Düşünme
- Yaratıcı Düşünce
- İşbirliği
- İletişim
Okuryazarlık Becerileri
- Bilgi Okuryazarlığı
- Medya Okuryazarlığı
- Teknoloji Okuryazarlığı
Yaşam Becerileri
- Esneklik
- Girişimcilik
- Sosyal Beceriler
- Üretkenlik
- Liderlik
Üstte geçen özellikleri göz önünde bulundurduğumuzda 21. yüzyıla yön verecek insanın bilgiye erişebilen, bu bilgileri üretken ve yaratıcı bir biçimde kullanabilen, sosyal ilişkileri ile işbirlikleri kurabilen birey olacağı sonucuna ulaşabiliriz. Geleneksel ve ezberci eğitim göz önünde bulundurulduğunda öğrencilerin bu özelliklere sahip olması pek mümkün değildir. Bu sebeple okul öncesinden lisans düzeyine varana dek birey merkezli bir eğitim yaklaşımının benimsenmesi önem taşır. Okul öncesinde çocuk merkezli eğitim yaklaşımları insanı temel alan bir anlayış temelinde yapılandırmacılıkve etkin öğrenmeye dayanır. Bu özellikleri neredeyse tüm çağdaş okul öncesi yaklaşımlarında görmek mümkündür.
Bu yazıda ele alacağımız çocuk merkezli okul öncesi yaklaşımlarına kısaca değinelim;
Reggio Emilia Yaklaşımı
1940’lı yıllarda ikinci dünya savaşının sona ermesinden sonra kendi çocukları için bir anaokulu inşa eden İtalyan köylülerine Malaguzzi‘nin rehberlik etmesiyle ortaya çıkmıştır. 1970’te İtalya’da yeni okul öncesi yaklaşımlarını uygulamak amacıyla hükumetin belediyelere verdiği yetkiyle kurumsallaşmış ve yaygınlaşmıştır. Sosyal yapılandırılmacılıktan etkilenmiş olan Malaguzzi tarafından geliştirilmiştir. Çocuğun sınıfta bağımsız, hareketli, ve aktif bir deneyim yaşaması gerektiğini düşünür.
Sınıf tasarımları her türlü abartıdan uzak, genellikle ahşap tasarımlı ve ahşap-geri dönüştürülebilir oyuncaklar içieren, öğrenci-öğretmen ve okulun diğer bireyleri ile iletişim ve etkileşimi kolaylaştıran bir görüntüdedir.
Reggio Emilia yaklaşımında çocuk bir ortak çalışmaları işbirliği halinde yürütebilen birey olarak görülürken öğretmen tüm çocuk merkezli yaklaşımlardaki gibi öğretmen de sınıfta öğrenen bir rehberdir.Sosyal yapılandırmacılığın iziyle çevre bir üçüncü öğretmen olarak vurgulanır. Öğretmen bu süreçte öğrencilere çeşitli öğrenme yaşantıları sunar, bu öğrenme çevresinin çocukların kendilerini keşfedeceği biçimde düzenlemesi beklenir. Öğretmenin sınıf içerisindeki rolü ve görevi çocukların doğuştan sahip oldukları bu öğrenme ve keşfetme yeteneğini geliştirmek ve onlara rehberlik etmektir.
Malaguzzi’ye göre çocuk gelişim sürecinde onun öğrenmelerini kesintiye uğratan, yetişkinler ve toplum tarafından tesis edilmiş bir duvarla karşı karşıyadır. Yaklaşım çocuğun bu toplumsal duvarı aşmayı sağlamasını hedefler.
Bunu yanı sıra Reggio Emilia yaklaşımında veli iletişimi ve katılımı büyük önem taşır. Aile tüm bu süreç içerisinde bir okul ortağı olarak algılanır. Türkiye’de çeşitli örnekleri görülen veli insiyatifli alternatif anaokullarında bu yaklaşımın kimi izleri görülür.
Montessori Yaklaşımı
İtalyan doktor ve kadın hakları savunucusu Maria Montessori tarafından geliştirilmiştir. Maria Montessori önceleri yöntemini zihinsel engelli çocuklar üzerinde uygulamış ve buradan hareketle herhangi bir gelişimsel bozukluğu olmayan çocuklarda da olumlu etki göstereceği varsayımıyla yöntemini uyarlamıştır.
Montessori yaklaşımı okul öncesi dönem çocuklarının inisiyatif alma, istediklerini bilme ve bunları uygulama, bağımsızlık, konsantre olma, başkalarına ve alanlarına saygı gösterme gibi değerlere odaklanır. Tüm bunları yaparken düzen ve özgürlük arasındaki dengeyi montessori materyalleri ile sağlar. Bu materyallerin oluşturduğu sınırlar dışında bireyin tam olarak özgürlüğü sağlanır. Ne yapmak istediğine kendi karar verir, öğretmen Montessori yaklaşımında da çevreyi düzenleyen, öğrenciye rehberlik eden bir konumdadır. Öğretmen montessori yaklaşımının ana eksenini oluşturan ve düzenleyen bir ögedir, diğer iki öge ise öğrenci ve çevredir.
Yaklaşımda bireyin biricikliği kabul edilir ve sınıfların genellikle 2,5 ile 6 yaş arasında farklı gelişim dönemlerinde çocuklardan oluşması sağlanır. Böylece bireyin çevreden öğrenmesi, akran etkileşiminde bulunması sağlanır. Farklı yaş gruplarıyla akran etkileşimini önplana çıkarması Montessori yaklaşımında sosyal yapılandırmacılığın izlerindendir.
Montessori yaklaşımında gerçek oyunlar son derece önem taşır. Bu sebepler sınıf içi kullanılan ögeler ve oyuncak olarak tabir edilen ögeler gerçek materyallerdir. Bu yolla çocuk okulda gerçek yaşamın bir pratiğini deneyimlemiş olur.
Montessori yaklaşımının en belirgin özelliklerinden birisi de doğa ile uyumdur. Maria Montessori Çocuk Gelişimi (Özgür Yayınları) isimli kitabında yaklaşımını anlatırken bu nooktaya sıkça değinir. Çocuk doğa içerisindeki döngü ve güzelliği keşfetmelidir. Montessori sınıflarında sıkça fen-doğa etkinlikleri uygulanır, sınıfta doğa masası ya da çeşitli hayvanların bulunması sağlanır.
(Konu ile ilgili daha önce yazmış olduğum yazı: Montessori Eğitimi Felsefesi)
High Scope Yaklaşımı
David Weikart tarafından geliştirilmiş olan bu yaklaşım 1960’lı yıllarda ABD’de düşük sosyoekonomik çevrelerden gelen şiddete eğilimli çocuklar için hazırlanmıştır.
Temel anlamda yaklaşım çocukların özgür seçimler yapmalarına, karar alma becerilerinin geliştirilmesine, akranları ve yetişkinlerle işbirliği halinde çalışıp ortak ürünler ortaya çıkarmalarına, kendilerine ifade edilmiş olan düşünceleri ifade etme becerilerinin geliştirilmesine dayanır.
High Scope yaklaşımında da diğer modern okul öncesi yaklaşımları gibi aile katılımı ve anne-çocuk ilişkileri önemsenir. Ev ziyaretleri eğitim sürecinin bir parçasıdır.
High Scope yaklaşımında etkin öğrenme yaklaşımı benimsenir. Bu etkin öğrenme yaklaşımında çocuk tarafından başlatılır ve yönlendirilir. Bu süreçte öğretmen öğrenme sürecinde çocuğun tüm duyularını kullanarak zengin öğrenme deneyimleri yaşaması için çevre düzenlemesini ve çocukların çözebileceği problem durumları oluşturulmasında rehberlik yapar.
Etkin öğrenme aşamalarında çocuğun yapmış olduğu işi başkalarıyla paylaşması, diğer kişi ve olaylarla etkileşim halinde olması daha anlamlı bir öğrenme oluşmasını sağlar.
Waldorf Yaklaşımı
Rudolf Steiner tarafından 1919 yılında Almanya’da geliştirilmiştir. Steiner’in temel fikirlerinden biri 7 yaşından önce çocuğa akademik bilgilerin verilmemesi gerektiğidir. Bu noktada Waldorf yaklaşımı akademik bilgi vermemeye özellikle özen gösteren, her çocuğun farklı bir birey olduğunun kabul edildiği, çocuğun çevresinin olanca sadelikle tasarlandığı, sınıf-doğa ilişkisinin önplana alındığı ve çocukların sınıfa dair sorumluluklara sahip olduğu bir yaklaşımdır.
Yaklaşımı benimsemiş sınıflarda çocuğun çevreye olan duyarlılığı sebebiyle sade, genellikle ahşaptan yapılmış sınıf araçları kullanılır. Sınıf içerisinde doğa ilişkilerini anlamayı sağlayacak çeşitli araçlar bulunabilir.
Waldorf yaklaşımında eğitimin temel amacının çocuğun benlik bütünlüğünü sağlaması olduğu düşünülür. Bu benlik bütünlüğü gelişim dönemlerine uygun olarak irade, duygu ve düşüncelerinin geliştirilmesi esasına dayanılarak oluşturulur.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/cusosbil/article/download/5000001024/5000001715 - Okul Öncesinde Reggio Emilia Yaklaşımı - Arş. Gör. Durmuş ASLAN http://www.jasstudies.com/Makaleler/113523580_22elkatmışm..[1]-383-396.pdf - Geleceğin Okullarına Dair Bir Perspektif - Yrd. Doç. Dr. Metin ELKATMIŞ http://www.asosjournal.com/Makaleler/419093352_643Fatma%20Ekici.pdf - Okul Öncesi Eğitimde Uygulanan Çocuk Merkezli Yaklaşimlarin Kuramsal Temel, Eğitim Ortami Ve Öğretmenin Rolü Açisindan Karşilaştirilmasi - Fatma Yaşar EKİCİ http://dergipark.ulakbim.gov.tr/cusosbil/article/download/5000001102/5000001793 - Çocuk Eğitiminde Montessori Yaklaşımı - Bil. Uzm. Vuslat OĞUZ - Doç. Dr. Aysel KÖKSAL AKYOL http://www.acevokuloncesi.org/egitim-programi/farkli-program-ve-yaklasimlar/high-scope-egitim-yaklasimi
Geri bildirim: Kitap Önerisi: Montessori Metodu - Okul Öncesi